Çin'in örtbas ettiği büyük sır: Türk Piramitleri
Dünya'nın en büyük ve en yüksek piramidinin Mısır'da değil de Çin'de olduğunu biliyor musunuz? Peki bu piramidi Türklerin yaptığını biliyor musunuz?
Dünyanın en büyük ve en yüksek piramidinin adı Beyaz Piramittir ve 300 metre yüksekliğindedir. Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunur.(Doğu Türkistan sınırı) Üstelik kendisi bölgede bulunan tek piramit değildir. Yakın çevresinde irili ufaklı 100 kadar piramit bulunmaktadır.
Bu piramitler Orta Amerika piramitleri gibi düz bir tepe yapısına sahiptir. On altı piramitten oluşan merkez kompleksin en büyüğü Beyaz Piramittir.
Beyaz piramit ilk olarak 2. Dünya savaşı sırasında Hindistan'dan Chungkinge C-54 uçağı ile malzeme taşıyan Amerikalı pilot James Gaussman tarafından gözlenmiştir. Motorlardan biri arızalanınca irtifa kaybedip alçak uçuş yapan pilot çıplak ve boş arazide büyük bir piramit görmüştür ve bunu üslerine rapor etmiştir. Uçağından çekmiş olduğu fotoğraf 1957 yılında ilk olarak Life dergisinde yayınlanmıştır. 1994 yılından sonra ise başta Beyaz Piramit olmak üzere diğer piramitlerin de fotoğrafları bir çok yayın kuruluşu tarafından defalarca yayımlanmıştır. Olay duyulup gazetelere ve dergilere çıkınca dönemin arkeologları ve tarihçileri bölgeyi araştırmak için Çin'den izin istemiştir.
Ancak hiç ummadıkları bir cevapla karşılaşmışlardır.Çin tüm bölgeyi yasak bölge ilan etmiş, en ufak bir şekilde araştırılmasına bile müsaade etmemiştir. Bugün hala yerel nüfus haricinde bölgeye giriş yasaktır. Çin bununla da kalmayıp uydu fotoğraflarından piramitlerin görülmesini engellemek için üstlerine ağaç dikmekte ve piramitleri tepe gibi göstermeye çalışmaktadır.
Bugün uydu fotoğraflarından piramitlerin varlığı açıkça görülmektedir.
Kaçak yollardan bölgeye girmeyi başaran birkaç araştırmacıya göre bu yapılar 10000 yıl önce Uygur Türkleri tarafından Türk kurganları olarak yapılmıştır.(Kurgan, anıt mezar demektir)Bölgede yaşayan çiftçilerin ve köylülerin tahrip etmesiyle oldukça kötü durumdalardır. İçeri girmeyi başaran sayılı insanların söylediğine göre içeride Mısır mumyalarından daha iyi mumyalanmış cesetler ve yazıtlar bulunmaktadır. Aşağıda çektikleri sınırlı sayıdaki fotoğraflardan bazılarını görüyorsunuz.
Türk piramitleri bugün hala gizemini korumaktadır ve daha fazla tahrip edilmeden keşfedilmeyi beklemektedir.Çin Hükümeti ise neyin bulunmasından korkuyor bilinmez ama gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktır.
Türk Piramitleri hakkında araştırmalar yapan ve piramitlere gizlice girebilen ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş olmuştur. Piramitlerde bulunan materyallerin Türk tarihi açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak şunları söylemiştir: "Buradaki materyaller konunun uzmanları tarafından incelendiği zaman tarihin yeniden yazılması gerekebilir."
Araştırmasında piramitlerin içerisinde Türklere ait olduğunu düşündükleri heykel, sembol ve tabletler olduğunu kaydetmiştir. Kendilerinin ortaya koyduğu delillere karşılık, Çinli yetkililerin "Eski dönemlerde Uygurlar, Çinliler adına paralı asker olarak görev yapıyorlardı. Buradaki semboller ve işaretler onlardan kalmadır." dediğini aktarmıştır. Ancak bu söylem yetkililerin kişisel görüşünden ibarettir.
Uygurlu rehber ve ihtiyar Çinli ile birlikte piramitlerin olduğu bölgede bulunan mağaranın içerisine giren Keleş bundan sonrasını şöyle anlatıyor:
"Karanlıkta elli metre kadar yürüdük. Sonra dikey boruya benzer yapının içinden 7-8 metre aşağı kaydık. Geniş alana indiğimizde Çinli adam bize büyük piramidin içinde olduğumuzu söyledi. Mezar odasına ulaştık. Odada yerde duran ve boyu 2 metre kadar olan mumya vardı. Mumyanın başındaki kayada kimi işaret ve yazıların yanı sıra ay, yıldız, kurt başları gibi figürler gördük. Asıl şoke eden ise, 3 metre boylarında, olasılıkla granit taştan yapılmış baş heykeli oldu. Heykelin üst kısmında çift boynuza ve kafasının ortasında ay-yıldıza benzer simgeler vardı. Çinlinin verdiği bilgiye göre, mumyanın yüzü önceden daha netmiş hatta ayaklarında çizmeye benzer eşya varmış ancak köylüler mumyanın bazı parçalarını kopardığı için bozulmaya başlamış.
Çinli bize baş heykeli içinse "O sizin atanız Oğuz Kağan'ın temsili suretidir" dedi. Heykelin yanında kucağında çocuk olan kadın heykeli ve onun yanın da başka mumya vardı. O sırada aşağı doğru inen merdivenler gördük ve oraya inmek istedik. Yaşlı adam oraya inişin çok zor olduğunu; geri çıkışın daha da zor olduğunu ve buradan hemen çıkmamız gerektiğini söyledi.
Çinli'nin telaşından ve sinirinden ötürü aşağı inemedik. Elimizdeki fenerle etrafımızı taradığımızda, duvarlarda yazılar ve şekiller; üst üste dizili ve birbirine yapışmış tabletler gördük. Sonra, içeride daha fazla kalamayacağımızı söyledi. Biz biraz daha kalıp, etrafı iyice incelemek istediğimizi söylediğimizde Çinli sert biçimde teklifimizi reddetti."
Oktan Keleş ayrıca; Uygurlu rehberin, piramidin alt kısmında hiç bozulmamış başka mumyalar olduğunu ileri sürdüğünü, daha önceden var olan binlerce tabletten bazılarının zamanla aşınarak birbirine yapıştığını söylediğini aktarmıştır. İçeriye gizli şekilde giren Keleş, Piramitlerin bulunduğu bölgenin tamamen yasaklanmadığını ancak içeriye girip araştırma yapmanın ve görüntü almanın yasak olduğunu belirtmiştir.
Keleş, Alman bilim insanlarının bu bölgede yaptığı çalışmaların çok önemli olduğunu ancak ellerinde bazı bilgiler olmasına rağmen görüntü sunamadıklarını vurgulayarak, "Bildiğimiz kadarıyla bizim aktardığımız görüntüler bu bölgeden alınan en kapsamlı görüntülerdir." demiştir.
Çin metinlerine göre Türkler M.Ö. 5 ile 15 bin yılları arasında Orta Asya'da medeniyetlerinin en parlak dönemini yaşamışlardır. Piramitleri bu tarih aralığında bölgede bulunan ve Mısır metinlerinde de adı geçen Uygurlar yapmıştır. Prof. Kazım Mirşan, o güne kadar anlamı çözülemeyen 184 tane Mısır hiyeroglifini ön Türkçe olarak okumuş ve bu metinlerde mumyalama tekniklerinin M.Ö. 3000'li yıllarda Altay'lardan geldiği ortaya çıkmıştır.
Başka kaynaklara göre; Orta Asya bozkırında belgesel çeken kimi kuruluşlar, düz arazide gördükleri tepelere anlam veremeyerek yakından bakınca bunların tepe değil piramit olduklarını fark etmişlerdir. Başlangıçta iki gruptan oluşan piramitlerin aynı medeniyete ait olduğu düşünülürken, Çinliler ile Türklerin ayrı ayrı piramitler yaptığı zaman içerisinde anlaşılmıştır.
Gizlilik kararından önce bölgeye giden bazı arkeologlar bölgede yaptıkları kısa süreli çalışmada, ilki Hunlar; sonuncusu Uygurlar döneminde yapıldığı anlaşılan pek çok piramidi ortaya çıkartmıştır.
Çin yönetimi bu vb. keşiflerin Uygurların, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde daha fazla hak iddia etmesine ve Çin'deki Türk nüfusunun tarih® miraslarına sahip çıkmasına engel olmak için bölgeyi kapatarak, piramitleri toprakla örtmeye başlamıştır. Dünyanın gözünden gizleyebilmek için, piramitleri olabildiğince tahrip etmiş; piramitlerin etrafında tarım yapılmasına izin vererek bu tahribatın artmasına yol açmıştır.
Sonuç olarak; piramitlerin saklandığı hususunda görüş birliği vardır. Bu görüştekilerin nihai olarak savundukları şey de şudur: "Eğer gizlenen piramitler Çinlilerin kendi atalarına ait olsaydı Çin devleti, ülkesine turist çekmek; kendi uygarlığının ne kadar eski olduğunu dünyaya anlatmak için değil üzerini örtmek tüm yapı unsurlarını dünyanın gözleri önüne sererdi."
Ataman Bey 2022-08-16 18:13:35 anında paylaştı.