ZİNEM DEFTERLERİ
Aykut Hoca paylaştı.

Zimem, veresiye defteri demektir. Osmanlı döneminde bakkallara borçlar yapılır. Bu borçlar, harmanda ödenirdi.

Zaman zaman bu borçları ödeyemeyen fakirler de olurdu.

Yine o dönemde, bazı zenginler bakkala gelir, "Şu zinem defterini aç bakalım." der ve maddi durumuna göre; "Baştan ya da sondan, ortadan yirmi kişinin borcunu kapatıyorum." der ve kapatırdı.

Bu borç kapatmalar zenginliğin derecesine göre değişiklik de gösterirdi. Kimi zenginler; "Ben senin hesap defterini satın alıyorum" diyerek bütün borçları kapattığı da olurdu.

Bu ödemelerde; ödeyen, kimlerin borcunu ödediğini asla bilmezdi. Keza borçlu da kimin kendi borcunu ödediğini bilemezdi.

Böylece ne zenginde GURUR ne fakirde MİNNET-UTANGAÇLIK duygusu olmazdı.

Bu, hoş bir gelenekti.

Bunun gibi olaylar, kahvehanelerde de yaşanırdı. Kahveye giren yoksul, ocağa "Bana bir kahve askıdan olsun" der. Kahve gelir içilir ve parası ödenmeden gidilirdi.

Bunun kaynağı da; kahveye gelen zenginlerin paralarını öderken, "Şu, içilen beş kahvenin şu da askıya." diyerek fazla ödeyenlerdendi.

Buna benzer bir başka uygulamada, fırınlarda olurdu. Varsıl insanlar, fırından ekmeklerini alırken üç-beş ekmek parası fazla öderlerdi. Bu parayı alan fırıncı, para kadar ekmeği bir keseye koyarak askıya asardı. Yoksul birisi fırına gelir ve ihtiyacı kadar ekmeği askıdan alıp evine dönerdi. (Yeni bir gelenek değil. Kimse ABD'yi keşfe kalkmasın, askıda ekmek projesi diye de hava basmasın)

Bütün bunlarda ne parayı veren, kime verdiğini, nede faydalanan, kimden faydalandığını asla bilmezlerdi.

O devrin gönlü bol, kibar ve nazik insanları bu inceliği; şöhret olsun diye yapmazlardı. Allah rızası için yaparlardı.

Aykut Hoca 2020-05-21 02:58:05 anında paylaştı.

Yorumlar İçin Giriş Yap & Üye Ol