ÇERKESLER
k paylaştı.

KÖKÜ MAZİDE OLAN ATİYİZ; TÜRKÜZ..!

Kendi içinde pek çok farklı etnik çeşitliliğe sahip olan ve şu an dünyanın farklı noktalarında yaşayan Çerkesler, Batı Kafkasya'nın yerli halklarından biridir. Atalarının M.Ö. 1000 yılında yaşayan Sindler ve Meotlar olduğu tahmin edilen Çerkeslerin, erken Ortaçağ'daki Zihler ve Kasoglar'la bağlantısı bulunmaktadır. Çerkes destanı Nartlarda "Cırt", "Çıt", "Çınt" biçiminde geçen yer ve topluluk adlarıyla anılan halkların Sind ve Meotlar olduğu sanılmaktadır.

Çerkeslerin Batı Kafkasya'da başlayan tarihi pek çok işgalle devam etmiştir. 4. yüzyılda Hunlar, 6. yüzyılda Avarlar, 7. yüzyılda Hazarlar, 10. yüzyılda Rus Tmutarakan Prensliği Çerkes tarafından işgal edilen Çerkesler tarihleri boyunca hep boyunduruk altında yaşamak zorunda kaldılar. Ancak Çerkesler için asıl yıkıcı olan 13. yüzyılda gerçekleşen Moğol istilası ve 14. yüzyılda yaşanan Timur istilası oldu.

Bu dönemlerde ağır şartlarla karşılaşan, pek çok sürgünle karşılaşan Çerkesler, 16.yüzyılda Rusların bölgeye gelmesiyle başlayan süreç ile tamamen bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir. Bu dönem yaşananları 1814'de gerçekleşen Çerkes Soykırımı başlığı altında detaylandıracağız.

Çerkez Değil Çerkes!
Şu an dünyanın farklı kıtalarında bulunan Çerkeslerin adının kökeni hakkında çok farklı bilgiler mevcut.

En yaygın olan görüşlerden biri, Antik Çağ'da Yunanlıların bugünkü Novorossiysk (Tsemez) ve Gelencik arasında yaşayan yerel bir kabileye verdikleri ’˜Kerket' adından geldiği yönünde.

Bir başka görüşse Çerkes adını Çerkeslere kazandıran Ortaçağ'daki Türkler olmuş.

Çerkes kelimesinin etimolojik kökeni ise tüm bu görüşlerden farklılaşıyor. Asker kişi anlamına gelen çeri, kazan anlamına gelen cer kelimesinin Çerkes kelimesine kökenlik ettiğini de dair yaygın görüşler bulunuyor. Kafkasya coğrafyasında ise bu zengin kültür Çerkeslik olarak kendine yer edinmiştir.

Almanca'da Tscherkessen, İngilizce'de Circassian ve Fransızca'da Circassien olarak adlandırılmaktadırlar. Çerkeslerin komşu halklarından Abazalar, Çerkesleri Azıhua, Osetler de Kaşgon/Kasgon olarak adlandırır. Çerkesler ise kendilerine Adığe adını verirler.

Çerkeslerin yoğun olarak yaşadığı Rusya'da ise Sovyetler Birliği döneminde Çerkesler yaşadıkları bölgelere göre farklı şekilllerde isimlendirildiler. Bu isimlendirme günümüzde hala daha Rusya'da varlığını sürdürmeye devam ediyor. Çerkes kelimesi sadece etnik bir tanımlama olarak değil, aynı zamanda Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'ndeki yerleşimi belirten coğrafi bir tanım olarak da kullanılıyor. Bu durum Rusya'da farklı eleştirilerin doğmasına da neden olmuş durumda.

Çerkes Soykırımı
1814 yılında yaşanan bu kıyım dünya tarihinin en büyük soykırımlarından biri olarak bilinir.

Bilindiği üzere Çerkes tarihi işgallerle doludur. Ancak hiç bir işgal ve iktidar 1800'lerde yaşanan kadar Çerkes halkı için yıpratıcı olmamıştır. O dönem uygulana sert ve açımasız Çarlık politikaları ve 300 yılı aşkın süren Kafkas-Rus savaşları 21 Mayıs 1814'de Kuzey Kafkas halklarını sürgüne yollanmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. O tarihte tamamen Rusya tarafından ele geçirilen Çerkesya, bölgede yaşayan halklar için bir sürgün hikayesinin başlangıcı oldu. Savaşın bitmesinin ardından anavatanlarından sürgün edilen Çerkesler, zorla Osmanlı topraklarına gönderildi. Tarihi kayıtlara göre o dönemde 1.500.000'e yakın Çerkes ve bölge halkı Osmanlı'ya sürgün edildi. Büyük bir kısmı deniz yoluyla Osmanlı'ya gönderilen Çerkesler için bu oldukça zorlu bir süreçti. Ağırlıklı olarak Anadolu ve Rumeli topraklarına sürülen Çerkesler, daha sonra Suriye ve Ürdün gibi bölgelere göç etti.

Nüfuslarının yaklaşık %75'i sürgün edilen Çerkesler'in bir kısmı sürgün sırasında hayatını kaybetti. Çerkesler sürgüne tabi tutulurken yol şartları, salgın hastalıklar, açlık gibi nedenlerden dolayı 400 bin ila 500 bin kişinin hayatını kaybettiği biliniyor.

Sürgün sırasında pek çok Çerkes, deniz kazalarında hayatını kaybetti. Kapasitenin üzerinde yolcu alan gemiler, pek çok deniz kazasının yaşanmasına neden oldu. Hatta bu nedenle geçmişte Çerkesler'in oldukça uzun süre Karadeniz'den çıkan balıkları yemedikleri biliniyor.

Döneme ait resmi evraklara göre sürgün sırasında Çerkes halkının yaklaşık 4'de 1'nin hayatını kaybettiği biliniyor.

Günümüzde Türkiye'de yaşayan Çerkes sayısı, Kafkasya topraklarında yaşayan Çerkes sayısından fazladır.

1864 yılındaki Çerkes Sürgününden 65 yıl sonra, 1929 yılında Adigey'e bilimsel çalışma üzerine giden Gürcü tarihçi Simon Canaşia'ya Şapsığların bölgesi Cubga'da karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyarın soykırım günlerini şu sözlerle anlattığını aktarmaktadır.

"’¦Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem’¦"

Türkiye'de Çerkesler
Türkiye etnik çeşitliliğin oldukça yoğun olduğu bir ülke olarak pek çok Çerkes'e de ev sahipliği yapıyor. Ancak ülkemizde yaşayan Çerkesler'le ilgili yanlış bilinen bazı noktalar var. Çerkesler dışında Anadolu'da Kafkas göçmeni olarak Abaza, Oset, Çeçen, Karaçay, Dağıstanlı Avar-Lezgi halkları da yaşamakta. Bu halklar sıklıkla birbirleriyle karıştırılıyor ve genel olarak hepsine Çerkes denilebiliyor.

Yaşanan soykırım sonrasında, yaklaşık 150 yıl önce Osmanlı topraklarına gelen Kuzey Kafkasyalı göçmenlerin büyük çoğunluğunun Çerkes olması ve gelen halkların birbirlerine pek çok noktada (kıyafet, kültür, yemek ve fiziksel görünüş) benziyor olması nedeniyle bu karışıklık yaşanmaktadır. Ancak Cumhuriyet'in kurulmasının ardından bu karışıklık zamanla çözülmeye başlanmıştır.

Yerleşim
Çarlık Rusyası'nın 1800'lerin başından itibaren bölgeyi işgali ve uyguladığı zorunlu göç ve soykırım sonrasında Çerkesya'nın etnik haritası da değişmiştir. 1864'te savaşın bitmesi ve Çerkeslerin Osmanlı topraklarına sürgün edilmesiyle ülkenin büyük bölümünde Çerkes yerleşimlerinin varlığı sona ermiştir.

Çerkesler bugün Kafkasya'da, 1920'lerde Sovyetler Birliği'yle birlikte kurulan ve tarihi Çerkesya'nın küçük bir bölümünü kaplayan üç idari birimde (Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetleri) yaşıyorlar. Ayrıca Krasnodar Krayı'nda (Lazarevsk ve Tuapse) ve Kuzey Osetya sınırları içindeki Mozdok'ta az sayıda Çerkes bulunuyor.

Türkiye'de ise 600 civarında Çerkes yerleşimi bulunmaktadır. Trakya, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hariç bütün Anadolu'ya dağılan Çerkeslerin, en yoğun yaşadığı illerimiz arasında Sinop, Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Yozgat, Sivas, Kayseri, K.Maraş, Adana hattı ile orta batı Anadolu'da ve Eskişehir, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Sakarya ve Düzce bulunur.

Günümüzde Balkanlar'da Çerkes yerleşimi bulunmamaktadır. Kosova'da kalan son Çerkes topluluğu da 1998 yılında Kafkasya'ya dönmüştür. Türkiye dışında, eski Osmanlı toprakları olan Suriye, Ürdün ve İsrail'de de Çerkesler yaşamaktadır.

Nüfus
Merkezi devlet yapıları olmadığı için Çerkeslerin 1800'lerden önceki nüfuslarına dair veri yoktur. Tahmini verilere göre Çerkes nüfusu 500 bin ile 2 milyon arasında değişmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı topraklarına yerleşen Kafkasyalıların nüfusu, birçok araştırmacı tarafından 1.000.000 -1.500.000 olarak verilmektedir. 20. yüzyılın başında Anadolu'da nüfusları 500.000'e inmiştir. Bu bilgilere dayanarak bugün Türkiye'deki Çerkes nüfusunun 2 ile 3 milyon arasında olduğu tahmin edilebilir.

Ortadoğu'daki Çerkes nüfusu hakkındaki güvenilir veriler ise 1935'te Fransız ve İngiliz manda yönetimlerinin yaptığı sayımın sonuçlarıdır. Bu rakamlara göre o tarihte Çerkes nüfusu Suriye'de 25.000, Ürdün'de 9.000 ve bugün İsrail sınırları içinde kalan Filistin topraklarında ise 900 kişidir. Bugün Suriye'de 50-60 bin, Ürdün'de 30-40 bin nüfusları olduğu tahmin edilmektedir. İsrail'de de 3000 civarında Çerkes yaşamaktadır.

Çerkesler ve Sosyal Hayatları
Oldukça zengin bir kültüre sahip olan Çerkesler, kültürel zenginlikleri sayesinde tüm işgallere rağmen varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır.

Çerkes toplumunda gelenek ve göreneklerden oluşan, habze adı verilen yazılı olmayan sözlü örfi hukuk kuralları geçerlidir. Çerkesler soy toplulukları olarak yaşarlar. Ortak bir atadan geldiğine inanan ve aynı soyadını taşıyan aileler tlepk adı verilen soy topluluklarını yani sülaleleri oluşturur.Aynı tlepk'ten olan herkes birbirinin yakın akrabası sayılır. Tlepk içerisinde evlilik kesinlikle yasaktır.

Her tlepkin kendine ait bir damgası vardır. Bu damgalar ailelerin soy ağacını temsil eder. Ayrıca dünya tarihinde soyadı uygulamasına sahip olan en eski halklardan biri de bu halktır

Hem tlepk içinde, hem de tlepkler arasında saygı en önemli kavramdır. Hem insanlara karşı, hem de doğaya karşı saygılı olan bu halkın gelenekleri de bu değer etrafında şekillenmiştir.

1.Sosyal Adalet Kavramı
Habze adı verilen, yazılı olmayan kurallarla düzenlenen Çerkes kültüründe adalet kavramı oldukça güçlüdür. Sosyal hayatı etkileyen ve kurallara aykırı olarak davranılan kişilere verilen en sert ceza toplum hayatından dışlanmalarıdır. Suç işleyen kişi, suçuna bağlı olarak dereceli bir şekilde cezalandırılır. Bazı durumlarda suç işleyen kişinin ailesi de toplumdan dışlanabilir.

Hapishane kavramına sahip olmayan bu halk için bu cezalandırma biçimi oldukça sarsıcıdır. Suç işleyen kişi eğer bekar ise hayatı boyunca evlenemez, çocuk sahibi olamaz.

2.Çerkesler ve Aile Hayatı
Onların kültüründe katı bir ataerkil yapısından bahsetmek mümkün değil. Ancak kadınında söz sahibi olduğu aile içerisinde aile reisliğini baba üstlenmiştir. Üstelik erkeğin yaşı ilerledikçe, söz daha kıymetli olmaya başlar. Geçmişte bir arada yaşayan Çerkes aileler, günümüzde çekirdek aile formunda yaşamaktadır.

Çerkes ailelerinde görücü usulü, kız isteme gibi gelenekler bulunmamaktadır. Kız çocukları kendi eşlerini seçmekte özgürdürler. Ancak evlilikler öncesinde ailelerin rızası şarttır. Çünkü aile büyüklerine büyük bir saygı duyulur ve onların istekleri dışında hareket edilmemeye özen gösterilir.

3.Aile Büyükleri Çok Değerlidir
Çerkes kültüründe aile büyüklerinin sözü kanun yerine geçer.

4.Çerkes Kadınları
Çerkes kadınları diğer topluluklarla kıyaslandığında çok daha fazla değer görmektedir. Hem aile yaşamında, hem de sosyal hayatta söz sahibi olan kadınlar, erkeklerle eşit haklara sahiptirler. Bunun en net örneği günümüzde pek çok ülkede kadınların hukuki mücadele verdiği soyadı meselesinde görülebilir. Çerkes kadınları evlendikten sonra da kendi soyadlarını kullanmaya devam ederler.

Kadına şiddet Çerkes kültüründe oldukça sert bir şekilde cezalandırılır.

5.Evlilik Gelenekleri
Eğer bir Çerkes düğününe denk gelirseniz kaçırmamanızı tavsiye ederiz. Oldukça zengin bir kültürü olan Çerkeslerin hem evlilik öncesi, hem de evlilik sırasında gerçekleştirilen renkli gelenekleri vardır.

Kaşenlik
Kaşenlik, habze kuralları çerçevesinde, nişanlı olmayan bekar kız ve erkeklerin arasındaki arkadaşlık ilişkisine verilen isimdir. Bir nevi sevgililik olarak düşünülebilir bu ilişki. Bu ilişkinin kurulabilmesi için ilk şart iki tarafın kesinlikle aynı tlepkden olmamalarıdır. Eskiden genç kız ve erkeğin aynı köyden olması yasaktı. Günümüzde ise hoş karşılanmamakla beraber bu duruma izin verilir.

Bu ilişkinin temelinde saygı vardır. Kaşenler topluluk dışarısında görüşemezler. Tanışma sırasında genç erkeğin ayağa kalkması ve "toplum müsaaade ederse ’¦.. Hanıma kaşenlik teklif ediyorum" demesi geleneklerin bir parçasıdır. Genç kız bu teklife ayağa kalkarak cevap verir eğer ortamda akraba bir büyüğü varsa ona vekalet verir.

Ardından kaşen olan bu genç kadınlar ve erkekler çeşitli muhabbet ortamlarında, düğünlerde bir araya gelebilirler.Sorumluluğu "thamate" adı verilen bir kişide olan bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle birkaç köyün gençleri bir araya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır.

Bu toplantılar aynı zamanda Çerkes kültürünün gençlere öğretildiği bir sosyalleşme alanı olarak da görülür. Her Çerkes gencinin belli bir yaştan sonra kaşeni olur, ancak bu o kişiyle evlenmek zorunda olduğu anlamına gelmez. Çerkez kızlarının ve erkeklerinin evlenmeden önce birden fazla kaşenleri olabilir.

Kaşenlikte baş başa kalmak kesinlikle hoş karşılanmaz, kaşenler tüm görüşmelerini topluluk içersinde yapmak zorundadır.

Günümüzde değişen toplum yapısı ve dağılan Çerkes aileleri nedeniyle bu gelenek devam ettirilememektedir. Ancak küçük Çerkes köylerinde halen daha kaşenlik geleneğinin yaşatılmaya çalışıldığı bilinmektedir.

Evlilik Kararı
Eğer kaşenler evlenme kararı alırsa yeni bir süreç başlar. İlk olarak euç adı verilen bir hediye verilir. Bu bir çeşit söz niteliği taşır. Bu hediyeyi erkek kadından ister. Çoğunlukla euç boyun bağı, mendil, bilezik gibi sembolik hediyeler olur. Erkekte kadına bir yüzük vermekle yükümlüdür. Ardından aileler ve akrabalar birbirlerine hediyeler sunarlar. Evliliğe kadar kaşenler baş başa kalamazlar.

Boşanma
Çerkeslerde boşanma çok sık görülen bir durum değildir. Tarafların anlaşarak evlenmesi ve Çerkes toplumunda boşanmanın hoş karşılanmaması boşanma oranlarının düşük olmasında etkilidir.

Evlilik Yaşı
Çerkezler'de erken yaşta evlilik görülmemektedir. Hatta bu konuyla ilgili bir atasözü de bulunmaktadır.

"köpek niteliklerini üç yaşında, at dokuz yaşında, erkek otuz yaşında gösterir"

Evlenme yaşı erkek için 25 ’“ 35 arasıdır; zira aile sorumluluğunun bilineceği yaş olarak o yaşlar görülür. Ailedeki evlilik sıralaması ise büyük kardeşten, küçük kardeşe doğrudur.

Kızlar evlenene kadar baba ya da erkek kardeşlerinin evinde yaşarlar. Baba evinde oldukça rahat yaşayan genç kızların, evlendikten sonra özgürlüklerinin bir miktarda olsa kısıtlandığı bilinir

"Çerkesin kızı Türkün gelini/Çerkese kız Türk'e gelin olacaksın"

k 2020-05-26 18:33:21 anında paylaştı.

Yorumlar İçin Giriş Yap & Üye Ol