ROBINSON CRUSOE
daniel defoe paylaştı.

 

1 bölüm

      İngiltere’ nin  York şehrinde , hali vaktı yerinde bir ailede 1632’de doğdum.Babam İngiltere   ‘  ye Bremenli bir göçmen  olarak gelmiş ,annemler Robınson adıyla bilindiği için bana da bu ismi koymuşlar. Ailemin 3. Oğluyum.Küçüklükten beri kafamın içinde büyük seyahatlere çıkma, maceralar yaşama fikri vardı.Babam,evde eğitim almamı sağladı ve  hukukla ilgilenmemi arzuladı.bana herhangi bir meslek yada sanat öğretmedi.Benim tek hedefimse denizlere açılmaktı.Babam eski kafalı biri olduğu için,bu düşüncelerimi anladığında bana çok nasihat etti.Güzel bir  yaşam sürebileceğimi,evimi,ailemi ve vatanımı boş amaçlar uğruna terk etmemem gerektiğini öğütledi.Babama bakılırsa macera peşinde koşmak,ya çok çaresiz kalanların yada büyük bir servet kazanmak isteyenlerin işiydi.Bizim ise orta sınıftan olduğumuzu,orta sınıftan insanların çalkantılı bir hayat yaşamadıklarını anlattı.Konuşmalarından etkilenmiştim önce.Evden ayrılma fikrini bir süre erteledim,ama içimdeki düşünceler en sonunda yine harekete geçti.Önce babamdan gizleyip annemle paylaşmayı düşündüm kafamdakileri,ama annem bu konu açılınca çok sinirlendi.Böyle bir fikre hiç anlam veremediğini söyledi ve beni hiç dinlemedi.

     Bir yıl kadar bekledim.Bütün iş tekliflerini ya reddettim yada başımdan savdım ve evden habersizce kaçmaya karar verdim.

     Arkadaşlarımdan biri,babasının bir gemisi olduğunu ve Londra’ ya gideceğini,benim de para vermeden gelebileceğimi söyledi.1 Eylül  1651 tarihinde,kimseyle vedalaşmadan bu gemiye bindim.Ama talihsizlikler çok çabuk başladı.Gemi limandan ayrılır ayrılmaz fırtına çıktı,dalgalar öyle bir kabardı ki deniz tutmasından yataklara düştüm.Böyle bir şey olacağını hiç  tahmin etmemiştim.Öbür gün fırtına yatıştı,ben de denize biraz alıştım.

     Yolculuğun altıncı gününde bir liman şehrine geldik.Rüzgar tekrar hızlandı,şiddetini azaltana kadar limanda bekledik.İki gün sonra da yola çıktık.

      Kamaramdan kafamı uzatıp çevreye baktım,sürekli koco koca dalgalar yükselip duruyordu.Bir mil kadar ileride bir geminin battığı söylendi.Bu arada bizim gemimiz su almıştı.Çevremdekiler beni de su boşaltma işine dahil ettiler.

        Tulumbanın başında durup dinlenmeden çalıştık,fakat geminin ambarındaki su sürekli yükseliyordu.Bir limana sığınamadan batacağımızı düşündüm.

Çok endişelendim ve korktum.

      Bizim önümüzde giden bir gemi yardım için sandal gönderdi.Sandal çok zor yanaşabildi bize.Büyük tehlikeler atlatarak sandala bindik ve bu sandalla karaya çıkmaya çalıştık.Bazen kürek çektik, bazen akıntıya bıraktık kendimizi ve nihayet kıyıya vardık.Ayrıldığımız geminin batışını da o sırada gördük. Bir geminin suya gömülmesinin ne demek olduğunu ilk anladım.Eve dönmek aklımdan geçti.Ama yeni bir yolculuk fikri daha ağır bastı.

   

2. Bölüm

Yeni bir macera arayışım sırasında bir gemi  kaptanıyla tanıştım.Hiç masraf etmeden onunla seyahat edebileceğimi söyledi. Onun yardımıyla matematik ve denizcilik öğrendim.Seyir defteri tuttum,harita okumayı öğrendim.Fakat bu seyahat sırasında da hava değişimi yüzünden çok sık hastalandım. Önceki yolculuktaki geminin ikinci kaptanı olan arkadaşımın şimdi kaptanlığını yaptığı gemiyle başka seyahate çıktım. Gemimiz Afrika kıyılarına yol alırken bir korsan gemisinin peşimize düştüğünü gördük.Öğlen üç  gibi bizi yakaladılar,bizde onlara top atışıyla karşılık verdik.Yeniden saldırdılar,bizde savunduk kendimizi.Ama sonuçta hepimizi esir alıp kuzey Afrika’da bir yere gönderdiler.

   Burada korsan gemisinin kaptanının kölesi olarak çalıştım.Umarım bir gün denize açılır da beni yanında götürür diye bekliyordum.Bazen sandalla balığa çıkıyorduk.Bir sabah balığa çıktığımızda sisten dolayı  karayı göremez olduk ve kürekleri yanlış yöne çekip karadan iyice  uzaklaştık.Çok büyük tehlike atlattık.Bir daha yanımıza pusula ve yiyecek almadan çıkmamızı tembihledi efendimiz.

    İki yıl böyle geçti.Bu esirlik günlerinden sonra aklıma  Gambiya veya Senegal’e gitmek geldi.Ayarladığım sandal fena değildi ama sandalı kullanmadım.Sandalımı gemisinde bulundurmak isteyen bir gemiciyle anlaştım ve onunla Brezilya’ya gittim.Dört yıl orada yaşadım,çiftlik sahibi oldum.Orta sınıflıktan köleliğe düşmüş,kölelikten çiftlik sahipliğine terfi  etmiştir.Tüccarlar ve çiftlik sahipleri arasında arkadaşlarım olmuştu.Hayat ne kadar garipti.Köle olarak çalıştığım günlerde insanların nasıl alınıp  satıldığını,neler yaşadıklarını görmüştüm.Denizlere yeniden açılmaya çekiniyordum,çünkü burada kazandıklarımı  kaybedecektim.

    Ama yine de en sonunda hayallerimin verdiği emirlere uyarak büyük bir gemiyle yeniden denize açıldım.On iki gün sonra şiddetli bir fırtına bizi bilmediğimiz yerlere sürükledi.Her an     batabilirdik.Gemideki iki kişi fırtınanın  yarattığı dehşete dayanamayıp öldü, bir kişi güneş çarpması sonucu yaşamını yitirdi.Başka birini dalgalar sürükleyip götürdü.Kaptan,Brezilya’ya geri dönmek istedi,ama ben karşı çıktım.Yolumuza devam ettik ve deniz biraz duruldu.Ama çok geçmeden ikinci bir fırtınanın içine düştük ve gemimiz bir sığlıkta kuma oturdu.Dalgalar aniden üstümüze indi.Korunaklı yerlere doğru kaçıştık.Bunu anlatmak gerçekten güç,sadece benzerini yaşayanlar anlayabilir.

    3. Bölüm

    Nerede olduğumuzu bilmiyordum.Bir adada veya ana karada mıyız,onu da bilmiyordum.Gemimiz batmamıştı ama su alıyordu.Bu fırtınada geminin parçalanması ve hepimizin boğulması an meselesiydi.Birbirimize bakıp oturmaktan başka çaremiz yoktu.Bir süre sonra fırtınanın hızı kesildi,ama dev dalgalar  güverteyi  aşmaya devam ediyordu.İleride  bir kara parçası görünüyordu.Fırtına  geçinceye kadar  karada kalmaya karar verdik.İkinci kaptan bir sandal buldu ve hep beraber sandala bindik,ama dalgalı denizde işimiz  çok zor olacakmış gibi görünüyordu.Yelkenimiz yoktu,kürek çekmeye başladık.Biraz kürek çektikten sonra bir dalga biraz altına aldı ve sandal aniden devrildi.

     İyi bir yüzücü olsam da dalgalar çok  şiddetliydi.Epeyce su  yuttum ama bilincim yerindeydi.Kıyıya yakın olduğumu anlayınca  kendimi suyun üzerinde tutmaya çalıştım.Bütün hızımla kıyıya ilerlemeye başladım.Bazen  yüzerek,bazen suyun üzerinde kalarak  dalgaların beni yutmasını engellemeye çalıştım. Bir dalga gelip beni içine aldı ve dibe batırdı.İleriye doğru yüzmeye çalıştım.Bir an yüzeye çıkıp yine suya gömüldüm.Her fırsatta kıyıya doğru yöneliyordum,ama iki kere daha dalgalara yenilip kıyıdan uzağa sürüklendim.

    Son gelen dalga beni bir kayaya doğru bıraktı.Diğer dalga gelene dek kayaya sıkı sıkı sarıldım ve soluklandım.Kıyı çok yakın ve su sığ olduğu için koşmaya başladım.Gelen dalgalar üstümden geçiyor,beni tökezletiyor ama geriye de sürüklemiyordu.Kıyıdaki kayalıklara kadar koştum.Hatta karaya çıktıktan sonra da epey koştum ve güvenli bir yere çöktüm.

    Artık karadaydım.Ölümün kıyısından dönmüştüm.Gemi artık çok uzakta kalmış gibi görünüyordu.Dev dalgalarla parçalanacağından emindim.Kumsalda yürüdüm,benden başka kurtulan oldu mu diye iyice baktım.Sırılsıklam ıslanmıştım.Yanımda yiyecek yoktu,kıyafet yoktu.Ya açlıktan ölecektim ya da vahşi hayvanlara yem olacaktım.Kendimi savunacak bir alet de yoktu yanımda.Üstümde bir çakı, pipo ve biraz tütün  vardı  sadece.Yorgunluktan ölüyordum.Bir ağaca çıkıp emniyetli bir şekilde uyuyabileceğimi düşündüm.Sonra su bulma umuduyla biraz içerilere yürüdüm,bulunca çok mutlu oldum su içtikten sonra tütün çiğnedim ve ağaca çıkarak uzandım.Kendimi korumak için de bir dal parçası kestim.Hemen uykuya dalmıştım.Dinç ve dinlenmiş olarak uyandım.

                            

      4. bölüm

 Uyandığımda güneş tepedeydi, hava güneşliydi,fırtına dinmişti.Deniz sakindi. Ağaç evimden aşağıya indim,çevreye göz attım,ileride parçalanarak karaya vurmuş sandalı gördüm.Gemimizde sağlam gözüküyordu.Üstelik pek uzakta da değildi.Demek gemiden ayrılmasak hepimiz kurtulacaktık.Yanlış bir karar yüzünden bütün arkadaşlarım ölmüştü.Onlar için çok üzüldüm.

    İşime yarayacak bir şeyler bulmak için gemiye çıkmaya karar verdik.Kıyafetlerimi çıkarıp denize atladım,kah yürüdüm,kah yüzdüm ne yazık ki güverte çok yüksekte kalmıştı.Geminin çevresinde  iki sefer döndükten sonra baş taraftan sarkan bir halat gördüm.Halata tutunup güçlükle güverteye çıktım.Neler olup bittiğini anlamaya çalıştım.Ambar suyla doluyordum.

Geminin kıç tarafı havaya kalkmış,baş tarafı suya gömülmüş olduğunda enkazın bir kısmı ıslanmış,ama epeyce bir kısmı da sağlam kalmıştı.Mutfakta koca bir çuval peksimet buldum,gemiye bakınırken bunları atıştırdım.Büyük bir kamarada rom da buldum.

 

  Gemide kullanılmamış kalas,sırık,direk gibi malzemeler vardı.Bunları birbirine bağlayarak denize attım,sonra aşağıya indim ve her birini kendine çekip iki uçlarından bağlayarak bir  sal  yaptım.Üstüne koyduğum tahtalar ağırlığı kaldırsın diye testere yardımıyla direklerden parçalar kesip salımı güçlendirdim.

   Salımı epey bir ağırlık taşıyacak hale getirdikten sonra öncelikli olarak almam gerekenleri düşündüm.İşime yarayabilecek bütün aletleri,bulabildiğim silahlar,ayrıca tüm tahtaları ve keresteleri almalıydım.

   Denizcilerin sandıklarını boşaltıp içlerine ekmek,pirinç,peynir koydum.Kurutulmuş etleri , tavukları da yanıma aldım.Arpa ve buğdayı farelerin yemiş olmasına çok canım sıkıldı.

   Denizde gelgit başladığı için kıyıda bıraktığım ceketim ,gömleğim ve yeleğim sulara kapılmıştı gitmişti.Bu yüzden gemide kıyafet aramaya koyuldum.Epey giysi çıktı gemiden.Ayrıca kıyıda işime yarayacak aletlere de bakındım.Epey aradıktan sonra marangoz sandığını buldum, içine hiç bakmadan doğrudan sala yükledim.

   Biraz cephaneyle silah da bulmam lazımdı.İyi durumda iki av tüfeği ve iki tabanca gördüm.Bunları,birkaç fıçı barutu,bir torba dolusu saçmayı,iki tane eski kılıcı bir kenara ayırdım.

   Bu kadar yükle karaya nasıl döneceğimi de düşündüm.Azıcık rüzgar esse mahvolabilirdim.Neyse ki deniz sakindi ve hafif rüzgar denizden karaya doğru esiyordu.Sala en son iki tane testere, bir balta ve bir tane de çekiç koyarak iki kırık kürekle denize açıldım.

              

        5. BÖLÜM

 Karaya çıkmak kolay olmadı.Başlarda güzel yol alsam da ,kıyının farklı bir noktasına doğru gidiyordum çünkü akıntı beni oraya götürüyordu.Az kalsın orada da bir kaza geçiriyordum.Sal bir ara karaya oturdu ve yüklediğim bütün eşyalar aşağıya eğilen kısma doğru kaydı,neredeyse hepsi suya düşecekti.Su yükselip Salı dengeye getirene kadar, sandıkları tutmaktan bitkin düştüm.Küçük bir dereye doğru girip,kürekle yere değe değe salı yönettim,kürekleri yere saplayıp salı sabitledim.Sular çekilene kadar bu vaziyette bekledim ve  sonuçta ne sal zarar gördü ne eşyalar.

   Kıyıdan çok uzak bir yerlere gitmek istemiyordum,belki de denizde gemi görebilirdim.Etrafı kontrol edip barınacak bir yer aramaya başladım.Buranın ada mı yoksa anakara mı olduğunu henüz bilmiyordum.Acaba üzerinde yaşayan var mıydı, vahşi hayvanların saldırısına uğrayacak mıydım ? Birkaç kilometre uzakta bir tepe gördüm,yanıma bir tüfek alp tepeye doğru keşfe gittim.Doruğuna çıktığımda gerçekle yüzleştim, dört tarafım denizle çevriliydi,yani bir adadaydım ve yakında hiçbir kara parçası yoktu.Çıktığım adada sadece yırtıcı hayvanlar yaşıyor olmalıydı,çünkü ada çorak görünüyordu.

daniel defoe 2019-11-07 12:57:47 anında paylaştı.

Yorumlar İçin Giriş Yap & Üye Ol

  • Yazarın Diğer Paylaşımları
  • ROBINSON CRUSOE