BEREKETLİ HİLAL VE BAHTSIZ MEZOPOTAMYA
Eski Kafa paylaştı.


Mezopotamya'nın Bereketli Çamuru
İnsanlar dünyanın çeşitli yerlerine yerleşmeden önce, on binlerce yıl göçebe olarak yaşadılar. Göçebeler, yiyecek ve güvenlik arayışı içinde, daimi evi (barınağı) olmayan insanlardı. Tipik bir göçebe grup, yaklaşık on yetişkin ve çocuklarından oluşan geniş bir aileden oluşurdu. Bir bölgeye birkaç hafta veya ay boyunca geçici olarak kamp kurarlardı. Hayvanları genellikle erkekler avlardı. Meyve, tahıl, tohum ve fındıkları ise genellikle kadınlar toplardı. (Avcı-toplayıcı yaşam) Kamp kurdukları bölgedeki kaynakları tükettikleri zaman başka bölgelere giderlerdi.

Medeniyet, dünyanın farklı bölgelerinde yavaş yavaş gelişti. İnsanlar, doğal kaynakları bol olan bölgelere yerleşmeye başladı. Binlerce yıl önce insanlar, arkeologların daha sonra Bereketli Hilal olarak adlandırdığı bölgeye yerleşmeye başladılar. Bereketli Hilal, Akdeniz'in doğu kıyısından Basra Körfezi'ne kadar uzanan bumerang şeklindeki coğrafi alandır. Adı üzerinde verimli (bereketli) arazilere sahiptir.

Akdeniz'in doğu kıyısından Basra Körfezi'ne kadar uzanan bumerang şekline benzeyen coğrafi alandır.
Bereketli Hilal adı üzerinde bir hilale benzemektedir. 
Bereketli Hilal üzerindeki en iyi tarım alanlarından bazıları, Dicle ve Fırat Nehirleri arasında dar bir toprak şeridi üzerindeydi. İki nehir, Pers Körfezi'ne akmak için birleşmeden önce binlerce kilometre boyunca aynı yönde hareket etmektedir. Eski Yunanlar bu bölgeye "nehirlerin arasında" anlamına gelen  Mezopotamya adını verdiler. Mezopotamya'ya çok az yağmur yağıyordu ama nehirdeki su ve besin maddeleri toprağa batıyor, bitkiler ve bitkilerle beslenen hayvanlarla dolu canlı ekolojik bir alandı
Mezopotamya'nın verimli bataklıkları en çok ne işe yaramıştır? Tarihte neyi değiştirmiştir? derseniz: Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki çamurlu, bataklık topraklar insanları tek bir yere yerleşmeye teşvik eden doğal kaynakları ortaya çıkarmıştır, diyebiliriz.
Evcilleştirilebilir mevcut hayvan ve bitki türlerinin toplanmış olduğu bir bölge olduğu için bir zamanlar en öne geçen Bereketli Hilal'in daha başka zorlayıcı coğrafi üstünlükleri yoktu. Bu öncülüğün yitirilişi güçlü imparatorlukların batıya doğru kayışı olarak ayrıntılarıyla incelenebilir. MÖ dördüncü binyılda Bereketli Hilal devletlerinin ortaya çıkışından sonra, güç merkezi önceleri Bereketli Hilal'de kaldı, Babil, Hitit, Asur, Pers gibi imparatorluklar arasında el değiştirdi. MÖ dördüncü yüzyıl sonunda Büyük İskender'in Yunanistan'dan Hindistan'a kadar bütün gelişmiş toplumları Yunan egemenliği altına almasıyla birlikte güç artık bir daha geri döndürülemez biçimde batıya kayış yönünde ilk adımını atmıştı.

MÖ ikinci yüzyılda Roma'nın Yunanistan 'ı ele geçirmesiyle birlikte daha da batıya kaydı ve Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bir kez daha Batı ve Kuzey Avrupa'ya kaydı. Bu kaymaların gerisinde yatan başlıca etmenler bugünkü Bereketli Hilal'i eski haliyle karşılaştırırsanız apaçık ortaya çıkar. Bugün "Bereket Hilal" ve "yiyecek üretiminde dünya birincisi"gibi sözler saçmadır. Eski Bereketli Hilal'in büyük bir bölümü bugün çöldür, yarı çöl, step ya da tarıma elverişli olmayan, toprak kayması geçirmiş ya da tuzlanmış arazilerdir. Bugün petrol gibi yenilenemeyecek tek bir kaynağa bağlı olarak bölgenin bazı uluslarının zenginliği, bölgede çoktan beridir devam etmekte olan esas yoksulluğu ve kendi kendini besleme zorluğunu gözlerden saklamaktadır.

Oysa eskiçağlarda Bereketli Hilal'in ve Yunanistan da dahil olmak üzere Doğu Akdeniz'in büyük bir bölümü ormanla kaplıydı. Bölgenin verimli ormanlık arazilerinin, toprakları aşınmış makiliklere ya da çöle dönüşmesinin nedenlerini eski bitkileri inceleyen botanikçiler ve arkeologlar açıklığa kavuşturdular. Ormanlık bölgelerde tarım arazileri açılmış, kereste elde etmek, odun olarak yakmak ya da alçı elde etmek için ağaçlar kesilmiştL Yağış az olduğu, bu yüzden de (yağışla orantılı olarak) birincil üretkenlik düşük olduğu için, bitki örtüsünün yenilenme hızı özellikle çok sayıda keçinin fazlaca otladığı yerlerde yok edilme hızıyla yarışamadı. Ağaç ve ot örtüsü gidince toprak kayması arttı, vadiler alüvyonla doldu, öte yandan yağışın az olduğu yerlerde sulama tarımı yüzünden toprak tuzlandı. Cilalı Taş Çağı'nda başlayan bu süreçler çağımıza kadar sürdü. Örneğin, bugünkü Ürdün 'de eski Nebatilerin başkenti olan Petra yakınlarındaki son ormanlar 1. Dünya Savaşı'ndan hemen önce Hicaz demiryolu yapılırken Osmanlı Türkleri tarafından yok edildi.

Sonuç olarak, Bereketli Hilal ile Doğu Akdeniz toplumları ekolojik açıdan kırılgan çevre koşulları içinde var olma bahtsızlığına uğradılar. Ekolojik olarak kendi kaynaklarının tabanını yok ederek kendi kuyularını kazdılar. En eski toplumlardan, doğudaki (Bereketli Hilal'deki) toplumlardan başlayarak her bir Akdeniz toplumu kendi kuyusunu kazarken güç batıya kaydı. Kuzey ve Batı Avrupa bu akıbete uğramaktan kurtuldu ama orada yaşayan insanlar daha akıllı olduğu için değil, daha fazla yağış alan, bitki örtüsünün çabucak yeniden büyüdüğü daha dayanıklı bir çevrede yaşamak gibi bir şansa sahip oldukları için böyle oldu. Kuzey ve Batı Avrupa'nın büyük bir bölümü,
yiyecek üretimi buralara ulaştıktan 7000 yıl sonra hala verimli durumda ve yoğun tarıma elveriyor. Aslında Avrupa, tarım ürünlerini, hayvan varlığını, teknolojisini, yazı sistemini Bereketli Hilal 'den almıştı, Bereketli Hilal o zamanlar önemli bir güç ve yenilik merkezi olarak kendi kendisini yavaş yavaş baltalar durumdaydı.

Bereketli Hilal Avrupa karşısındaki o çok ileri konumunu işte böyle kaybetti.

Eski Kafa 2019-11-25 17:28:35 anında paylaştı.

Yorumlar İçin Giriş Yap & Üye Ol