JAPONYA
Kerem Hoca paylaştı.



Japonya, İkinci dünya savaşının ilk yıllarında batılı emperyalist ülkelerin kolonilerinden, Hongkong, Malezya, Singapur, Filipinler, Çinhindi ve Birmanya'yı ele geçirmişti. Japonya'nın egemenliği 350 milyon nüfuslu bir alanı bulmuştu.
Pearl Harbour baskınını böyle bir ortamda yaptı.
Savaşı bitiren, ABD'nin Hiroşima ve Nagazaki'ye yaptığı nükleer bombalar oldu.
Japonya toplamda 3 milyon insanını kaybetti.
Yenildi teslim oldu.
ABD' ye, - en büyük kötü, en büyük katil sensin ben pes ettim- dedi.

ABD, Japonya'yı teslim aldı ve masaya yatırdı.
ABD'li yetkililer Japon ekonomisine ve anayasasına yön vermeye başladılar.
Bu arada ABD, Japonya'nın Sovyetler Birligi'nin hakimiyetine girmesinden korkarak, çok zayıf kalmasını da istemiyordu.

1946'da yeni bir Anayasa hazırlayıp Japon makamlarına sundular.
Bu anayasada Imparatorun yetkileri en aza indirildi. Tarihinde lk defa (Türkiye'den 12 yıl sonra)Japon kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
ABD'nin hazırladığı yeni Japon anayasası 3 mayıs 1947' de yürürlüğe girdi.
Bu anayasa son yıllara kadar değişmedi.
ABD'nin Japonya'ya yön verme çabaları bununla bitmedi.
Japon ekonomisi artık ABD'nin istediği liberal piyasa ekonomisine göre şekillenecekti.
Güçlü ordu bulundurmayacak, dış güvenliğini ABD sağlayacaktı.
Fakat Japon halkı ve yöneticileri tarihlerinden gelen milliyetçilik anlayışlarını ön planda tutarak hızlı bir milli kalkınmaya giriştiler.
ABD'ye yenilmiş olmasına rağmen, onun emri altında olmasına rağmen, ülkesinin ve milletinin menfaatini korumak için herşeyi yaptılar. Yurt dışına gönderdiği öğrencilerin hepsi kendini en iyi şekilde yetiştirip hiç teddütsüz ülkelerine döndü. Devletlerinin öncülüğündeki mill® kalkınmaya katkıda bulunmak için seferber oldular.

Japonya'nin en önemli gizli hedefi, ABD işgalini sona erdirmek ve egemenliğini tekrar kazanmaktı.
Amerika'ya bazı üsler vermek zorunda kalsalarda Japonya'nın yabancı sermayeye bağımlılığını azaltmak için herşeyi yaptılar.
Yabancı sermayeyi denetimleri altına aldılar.
Üretimin herşeyine hakim oldular.
1955-1987 arasında Japonya'nın ihracatı 114 kat arttı.
1981-1991arasında yurtdışındaki varlıkları, 11 milyar dolardan 383 milyar dolara yükseldi.
1970 yılında Japonya'nın yurtdışı yatırımları, 4 milyar dolardan, 1991 yılında 2 trilyon dolara yükseldi.
Milliyetçilikle bilimi birleştirerek, 1970'lerde dünyanın ikinci büyük ekonomisi oldu.
Japonya kendi koyduğu kurallarla piyasa ekonomisinden kendi lehine yararlandı.
İthalatı kısıtladı, yüksek kotalar ve yüksek gümrük vergileri koydu. .

ABD bunları izliyor ancak Sovyetler birliğiyle işbirliği yapmasın diye göz yumuyor, kendi yanında tutmaya çalışıyordu.
Sovyetler birliği dağılıncaya kadar bu ilişki böyle devam etti.
Sovyetler birliği dağıldıktan sonra, ABD'nin güçlü bir Japonya'ya ihtiyacı kalmadığından, Japonya'yı tekrar engellemeye çalıştıysa da, Japonya artık sistemini çok sağlam kurduğundan çok olumsuz etkilenmedi.

Aklın yolu birdir.
Türkiye'm için de tek yol Atatürk'ün akla, bilime, milli menfaatlere ve milli kalkınmaya dayalı -devlet öncülüğünde karma ekonomi kalkınma modelidir-.
Bunun dışındaki yollar, borçlanma ve emir alma kıskacında somürge olmaktır.

Benim ülkemde ise siyasi hayatları boyunca ve halen devlet eliyle bir tek ciddi fabrika ve ağır sanayi tesisi yapmayanlar, üstelik de yapılanların hepsini milletin malı olmaktan çıkarıp yabancıların malı yapanlar, benim ülkemde milliyetçi, muhafazakar, dindar sayıldılar.
Sloganlarla, parmak işaretleriyle kitleleri kandırmaya devam ettiler.
Çektiklerimiz ve çekeceklerimiz bundandır.

Kerem Hoca 2021-02-13 11:34:17 anında paylaştı.

Yorumlar İçin Giriş Yap & Üye Ol