AĞLAYAN  ÇOCUK ÇİKO'NUN TUHAF ÖYKÜSÜ
Eski Toprak paylaştı.

AĞLAYAN  ÇOCUK ÇİKO'NUN TUHAF ÖYKÜSÜ...

Bir zamanların en popüler resimlerinden biriydi ağlayan çocuk... Hemen her yerde karşımıza çıkan bu tablonun çok ilginç ve bir o kadarda tuhaf öyküsü var. 

1980'li yıllarda Türkiye'de minibüs camlarını, dükkanları ve evlerin duvarını süsleyen "Ağlayan Çocuk" resmi, son 30 yılda tam bir şehir efsanesine dönüştü. 

Tablo, İngiltere’de ise 1950’lerde 250 bin adet satıldı. Gözü yaşlı masum çocuğu başta çok sevilse de İngiliz basınının kurnazlığına kurban giderek "lanetli" damgası yedi.

Ülkemizde daha çok “Çiko” olarak bilinen tablo, birçok insanda merhamet, acıma, şefkat gibi duygular uyandırıyor.

Kitlesel tüketim için seri halde imal edilen ucuz tablolardan biri olan “Ağlayan Çocuk”, İtalyan ressam Bruno Amadio’nun (1911-1981) imzasını taşıyor.

Sağlığında Venedik’teki turistlere resim satarak geçinen Amadio’nun bilinen 27 tablosu var. Daha çok Giovanni Bragolin olarak tanınan sanatçı, eserlerinde, kimilerince “çingene çocuklar” olarak anılan, ağlayan çocukları resmetmiştir.

1950’lerden itibaren tüm dünyayı dolaşmaya başlayan resmin yüzlerce farklı versiyonu üretildi.

Aslında ela gözlü ve kumral olan çocuk sarışın, mavi gözlü oldu. Ceketinin modeli defalarca değişti. Bazen cinsiyet değiştirdi, kız oldu. Yaşı küçültüldü veya büyütüldü. Her ülkeye, her talebe, her zevke uysun diye birçok değişime uğradı. Değişmeyen tek şey, gözyaşları ve insanın içini parçalayan acıklı bakışlarıydı.

Tablonun lanetine gelince... Her şey İngiltere’deki bir yangınla başladı.

İngiliz “The Sun” gazetesinin 4 Eylül 1985’de yayınladığı haberde, maden kasabası Yorkshire’deki bir itfaiyecinin, tamamı yanan birçok evde bu posterlerin hiç zarar görmediğini iddia ettiği yazıldı. Bunu gören itfaiyecilerin “Ağlayan Çocuk” resmini asla evlerine sokmadıkları belirtildi ve haliyle haberi okuyan resim sahipleri paniğe kapıldılar.

Yangınların çoğu, kötü elektrik sobalarının yatağa, perdeye yakın yerlerde kullanılmasından, ocakların açık bırakılmasından kaynaklanıyordu.

O yıllarda İngiltere’nin yoksul mahallelerinde bu posterin 50 bin kopyası satılmıştı. Yangınlar da hep yoksul mahallelerinde çıkıyordu. Gazetenin çağrısı üzerine de 2 bin 500 okuyucu evlerindeki posterleri gazeteye yolladı. 

Posterler toplu halde yakıldı, fotoğraflar yine ilk sayfada yayınlandı. Hızını alamayan gazete, büyünün bozulması için “Resmi vakit geçirmeden başkasına verin, ağlayan kız ve erkek çocuklarını birleştirin ya da birlikte asın.” diye akıl vererek oldukça ilkel bir tavır sergiledi.

Ardından binlerce insan gazeteyi arayarak kendi yaşadıklarını anlattı.

Hikayeler akıl alacak gibi değildi. “Ağlayan Çocuk” resminden geceleri ağlama sesleri geldiği, gözyaşının kan rengine dönüştüğü, resmin durduk yerde titremeye, sallanmaya başladığı türünden söylentiler ortalığı sardı. Bir süre sonra tüm söylentiler unutuldu.

Ama daha sonra laneti Şili’de ortaya çıkacaktı. Başkent Santiago’da bir organizatör. Cadılar Bayramı için bastırdığı afişte "Ağlayan Çocuk" resmini kullandı. Afiş kentin tüm ana caddelerine ve alışveriş merkezlerine asıldı.

Paranormal olaylarla ilgilenen çevreler ve medyumlar ayağa kalkarak resmin lanetli olduğunu ve hemen asıldıkları yerden kaldırılması gerektiğini söylediler. 

Şili’nin en büyük gazetesi Las Ultimas Noticias (LUN), olayı “Ağlayan Çocuğun Tüyler Ürperten Dönüşü” sözleriyle manşete taşıdı. Gazetenin konuştuğu yaklaşık 80 kişi, resme sahip olduktan sonra başlarına hep kötü şeyler geldiğini, boşandıklarını, işlerinden atıldıklarını, evlerinde yangın çıktığını söylediler...

"Ağlayan Çocuk", yarattığı bu şehir efsanesiyle, "Da Vinci Şifresi"ni bile gölgede bıraktı.

İtfaiye yetkilileri bütün yangınların ihmaller sonucunda çıktığını açıklasa da, “The Sun” gazetesinin yaydığı haberler toplum tarafından daha çok kabul edilmiş gibi görünüyor. Aslında bu durum, medyanın toplumu çok kolay bir şekilde yönlendirebileceğini gösteriyor...

Eski Toprak 2019-05-23 06:20:32 anında paylaştı.

Yorumlar İçin Giriş Yap & Üye Ol